
Her zaman mantıklı olana mı inanır, peşinden gideriz yoksa bize çekici gelen, hayalini kurduğumuz şey midir mantıklı olan? Ait olduğumuz tür itibarıyla sanılanın aksine rasyonelin değil, irrasyonel olanın yani hayalini kurduğumuz şeyin peşinden gitme eğilimindeyizdir. Bu irrasyonellik içinde yeryüzünde en bulaşıcı şeye maruz kalırız: Duygular. Duygularımızı harekete geçiren, hayallerimize yön veren olgulara koşulsuz şartsız biat etmek için harekete geçeriz. Bizler hayal satın alır, piyasada değerlendirmek yani ete kemiğe büründürmek üzere tüm çabamızı, emeğimizi veririz. Bizi bir hayale inandırıp harekete geçiren kişiye de lider deriz. Tabii ki karmaşık, dinamik ve zorlayıcı özellikleri bakımından lider ve liderlik üzerine çok fazla tanım var; sayısız araştırma ve çalışma yapıldı, halen de yapılmakta. Bu araştırmalar yapılırken uzunca bir süre, doğal olarak liderliğin en ideal halleri, çoğu zaman olası en iyi formları hatta romantik yönleri üzerine odaklanıldı. Etkin liderlerin “ideal” özellikleri üzerine belki de olması gerekenden fazla güzelleme yapıldı. Bu ideal özellikler liderin olumlu, kabullenilen özellikleri üzerine odaklandı. Bunun arkasında liderlerin başarılı olmaları gerektiğine olan gizli bir inanç ve iyiyi kolay pazarlamaktan geçen bir kolaycılık olduğunu düşünüyorum. Ortada duran varsayımlar liderlerin karanlık taraflarını görmezden gelmemize sebep oluyor ve bu alanda düşünmemizin önüne set çekiyor. Esasen biz biliyoruz ki liderler de insandır ve insan olmanın tüm özelliklerini yansıtırlar. Buna olumlu ya da olumsuz kişilik özellikleri de dâhildir.
Liderin olumsuz kişilik özellikleri liderliğin karanlık yönlerini temsil eder ve bunlar “Karanlık Üçlü” olarak anılır: Narsisizm, Psikopati, Makyavelizm. Arka arkaya üç terimi yazmak bile yukarıdaki bahsettiğimiz kolaycılığın, bu kelimelerin yıkıcı gücü hakkındaki önyargıların harekete geçmesi ve bu alanın gölgede kalmasına sebep olması için yeterli. Yapılan sınırlı sayıda araştırma ise bize, liderin başarısızlığının ardında yalnızca teknik yetersizlik ve kapasitesizlik değil aynı zamanda olumsuz kişilik özellikleri olduğunu da söylüyor.
Karanlık üçlü kavramını ele alırken bir yanına uyumsuzluk ve sorumsuzluk, diğer yanına ise narsisizm, psikopati ve Makyavelizm üçlüsünün arasındaki yüksek korelasyonu yerleştirerek organizasyonlara vereceği zararlar üzerinde düşünme şansı elde ettik. Bu üçlü, üç ayrı kişilik özelliği veya bozukluğu olmakla birlikte liderliğin negatif yönünü temsil eder ve yapıları gereği ortak özelikler içerirler. Ayrıca bir kesişim kümesi gibi hareket ederler. Bir tarafta neredeyse her şeyimizi emanet ettiğimiz liderler, diğer tarafta da çok da birlikte olmak istemeyeceğimiz bireylerin yan yana gelebileceği bir tabloyu düşünmek bile tedirgin olmak için yeterli. Makyavelizm bir kişilik özelliği iken narsisizm ve psikopati psikologların ilgi alanına giren kişilik bozukluğudur.
Kişilik bozukluklarını tedavi merkezlerinde, suç kaydı bulunan yerlerde, cezaevlerinde tespit etmek kolayken; iş hayatında bunları ortaya koymak bir o kadar zordur. Bu zorluğa rağmen araştırmacılar, üst düzey yöneticilerin tutuklular, ruhsal destek alanlar ve hatta neredeyse akıl hastaları kadar yüksek skorlar alabildiğini ortaya koyan bulgulara ulaştılar. Henüz biz bu araştırmaları yapabilecek olgunluğa ve serbestliğe kavuşmasak da yurt dışında yapılan araştırmalar orta kademe yöneticilerin, üst kademe yöneticilere göre daha az psikopatolojik vaka örneği oluşturduğunu gösteriyor. Psikopati, toplumun sadece ve sadece yüzde 1’inde görülürken hapishanelerde yüzde 50 ve tepe yöneticilerinde yüzde 5 değerlerinde görülüyor. Bunun çok geçerli ve basit bir sebebi var. İş dünyasındaki yüksek ücretli, prestijli ve güçlü liderlik görevleri teorik olarak karanlık davranışlar için bir çekim merkezi oluyor. Güç gösterisinin yapılabileceği alanlar -ki genelde bunların arasından en azından yasal olanlar yönetici seviyelerinde bulunuyor- karanlık üçlünün ana beslenme kaynağı olan güç, baskınlık ve prestij kazanma bakımından gerekli yakıtı sağlıyor. Hatırı sayılır bir şekilde tek tek sorun çıkarma potansiyelleri yüksek olan karanlık üçlü kişilik özellikleri veya bozuklukları bir araya geldiğinde ise biz zor sınavlara tabi tutuluyoruz. Kazanımlarımız, alışkanlıklarımız, düzenlerimiz hatta kariyerlerimiz tehdit altında olabiliyor. Takipçilerini, hayatlarındaki önceliklerini kaybetmekle imtihan edebiliyorlar.
Karanlık üçlünün yapıları gereği bir kesişim kümesi gibi hareket ettiğini belirtmiştik. Tabii ki olumsuz özellikleri dolayısıyla kişisel ilişkileri de oldukça negatif etkilenir. Burada bir tesadüften ya da huy ve karakteristik özellikten bahsetmiyoruz. Son derece bilinçli, yaptıklarının sonucunun farkında olunan, umursamaz davranışlardan bahsediyoruz.
Çıkarcılık, bencillik, yüzeysel ilişkiler, ortama uymama, manipülasyon, ne pahasına olursa olsun hedefe odaklanmanın yanında karanlık üçlü bireyleri şu özellikleriyle tanıyabiliriz;
- En basitinden birlikte olduğu kişilere gündelik işlerinde zorluk çıkarırlar.
- İstenmeyen, kaba ve küfürlü davranışlarda bulunurlar.
- Aşırı mantıklı görünüm sergilerler, mantıksız ve gizemli taraflarını daima gizlemeyi başarırlar.
- Tatminsizdirler.
- Davranışlarını, başkalarını hor görüp takdir etmeme üzerine inşa ederler.
Her zaman sorun mu çıkarırlar?
Onlar kişisel özellikleri sayesinde hayallerindeki yerlere herkesten hızlı koşar ve engelleri pes etmeden aşarlar. Vardıkları yerleri hak etmediklerini söylemek imkânsızdır. Bu harika insanlar, mensup oldukları şirketlerin başına dert olabildikleri gibi bu şirketleri şahlandırabiliyorlar da. Tüm bunlara rağmen iyi dengelenmiş bir tutam karanlık üçlü, iş hayatında etkili bir vitamindir. Narsisizmden bir tutam bile nasiplenmemiş bir kişi, beğenmediği bir beni nasıl ortaya koyabilir ki? Ya da bir nebze psikopatik özellik gösteren bir kişi başkasının kolayca alamayacağı riskli kararları tereddütsüz alıp uygulayabilir. İllaki karanlık üçlüye ihtiyaç duyarız diyemeyiz ancak çoğu zaman bireylerin karanlık üçlüye sahip olup olmadığını önemsemeyeceğimiz durumlar ile karşılaşabiliriz. Örneğin; Mutlak başarısı hastasını ameliyattan sağ salim çıkarmak olan bir cerrahın soğukkanlı olmasını, neşter atacağı yeri tespit ederken tereddüt etmemesini ve en hassas noktada ellerinin titrememesini isterken onun psikopat, narsist ya da Makyavelist olup olmadığını önemser miyiz? Hayır. Aynı şekilde bir ceza avukatının, türbülansa yakalanmış bir uçağın pilotunun, fırtınanın ortasındaki kaptanın, ön cephede savaşan komutanın, ambulansta paramediğin veya yangında mahsur kalan birini kurtarmak üzere ateşe atılan itfaiyecinin karanlık üçlüye dahil olup olmadığını bilmek istemeyiz. Karanlık üçlüye sahip bireyler durum ve koşullara bağlı olarak büyük zararlar da verebilir; hayat da kurtarabilir.
Neden Karanlık Tarafı Düşünmeliyiz?
Karanlık tarafla ilgili araştırmalar ve yayınlar aydınlık yüzden çok daha az olsa da yurt dışındaki araştırmalar bizdekinden katbekat fazla. Bunun nedenini sadece konuyu araştıracak yetkin insanların azlığı ya da ilgisizlikle açıklayamayız. Altında daha çok kültürel bir mesele yatar ki o da araştırmaya katılmaya gönüllü yöneticilerin yeteri kadar istekli olmayışıdır. “Ya bende de çıkarsa? Ya etiketlenirsem?” gibi soruların tedirginliği belli ki daha ağır basıyor. Her şeye rağmen karanlık üçlüye sahip bireylerin çevremizde ve özellikle iş hayatında var oldukları gerçeğini değiştiremiyoruz.
Başarılı organizasyonlar yaratmak için her düzeydeki liderin kalitesini arttırmak, daha iyi liderlere sahip olmak için çok fazla zaman ve kaynak ayrılıyor. Oysa araştırmalar organizasyonel hedeflere ulaşmada liderlerin yüzde 50’sinin yetersiz kaldığını, karanlık özelliklere sahip liderliğin iş performansı ve üretken olmayan davranışlarla arasında pozitif korelasyon olduğunu, aynı zamanda bu tip liderlerin çalışanlarının kariyerlerini önemsemediklerini gösteriyor.
Bu yüzden liderliğe, kişilik farklılıkları yaklaşımını uygulamak; liderlerin seçilmesi, geliştirilmesi, yükseltilmesi çabalarına çok fazla katkı sağlayacak bir gayret. Liderliğin karanlık yüzünün, mutlaka düşünülmesi, araştırılması ve tartışılması gereklidir. Gelişim programları; liderlerin hem aydınlık hem karanlık özelliklerini içermeli, bu konuda farkındalık yaratmalı, aynı zamanda nasıl baş edilebileceğini de gösterebilmelidir.
Kaynaklar:
Bakaçhan, K. Ç. (2022). “Panorama: Karanlık İçgüdülerden Aydınlığa Liderlik Serüveni” (4. Baskı). İstanbul: Devinim Kitap. Bakaçhan, K. Ç. (2023). “Yönetim Dünyasında KARANLIK ÜÇLÜ, Narsisizm, Psikopati, Makyavelizm”. İstanbul: Devinim Kitap.