Hollywood filmlerinde sıklıkla karşımıza çıkan psikopatlar oradaki karakterlerin ilgi çekiciliğini artırmak için son derece aykırı, tuhaf davranışları olan, zihnimizin sınırlarını zorlayan canilik gösterilerinde bulunan kişiler olarak sunulmaktadırOysa ki sanılanın aksine psikopatların birçoğu yüksek kapasitede sayılabilecek entelektüel hobiler, davranışlar sergilerler ve teknik açıdan profesyonel yaşamlarında başarı kazanmaları olasıdır.  Bu bakış açısı ile hızla artan rekabetçi ortam, piyasa koşulları ve başarı isteğindeki ölçüsüzlük gün geçtikçe psikopatların aranılan kişi olmalarına yol açmakta ve hatta başarı kazanmama ihtimallerini oldukça düşürmektedir.

Peki bu özellikleri taşıyan bireyler iş hayatında aramızda ve bazen bizden yukarılardaki pozisyonlarda varlar mı? Gelin bu sorunun cevabını Southern Methodist University’den Ryan H. Murphy’nin araştırmasına dayanarak cevaplayalım. Ryan Murphy araştırmasına ilişkin şunları söylüyor: “Elli eyaletteki bütün veriler ve psikopat sayıları karşılaştırıldığında birinciyi bulmak zor olmadı; ABD’nin başkenti Washington DC’nin barındırdığı psikopat sayısı, kendisinden sonra gelen iki yerin toplamından bile fazlaydı.” Murphy’e göre başkent, “Psikopatlara çekici gelen işlerin de en yoğun olduğu; terbiye görmemiş ihtiraslara, insafsız ölçüde ‘dediğim dedikçiliğe’ ve hadi kabul edelim ki hedefine ilerlerken birkaç cesede basıp geçme arzusuna hitap eden işlerin en yoğun olduğu yer. Psikopatların heybetli ve görkemli görünmek gibi eğilimleri vardır ve başkentte bu gücü aramak ve elde etmek için çok sayıda imkân var.” Bu sözler; parıltılı kariyerler, yüksek prestijli işler ve neredeyse hesap vermeden yaşamanın en legal yolunun iş dünyasındaki yüksek prestijli işler olduğunu özetler nitelikte.

Yüzeysel seviyede çekicilik, kaygılanmada eksiklik, hatayı kabul etmede isteksizlik, dürtülerini kontrol edememe ve son derece sığ empatik davranış gösterme gibi birçok özellik veya eylem, psikopati olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan çok sonraları ise araştırmacılar, kurumsal davranışlar ile psikopatik özellikler arasında oldukça yüksek pozitif korelasyon gözlemlemişlerdir. Çağdaş liderlik kuramlarında dürtüsellik ile kurumsal açıdan tanımlanan cesaret ve başarı ile özdeşleştirilen özellikler, liderliğin psikopati ile birlikteliğini hatta zaman zaman kol kola yürüdüğünü göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

**

Psikopat kişiler genelde karşılaştıkları sorunlarda, sınırlı, sığ ve alışıldık çözümler ortaya koyarlar. Vicdansız kararları, suçluluk duygusundan muaf, empatiden yoksun, başkalarına sadakatsiz olan kişiler olarak tanımlanırlar.  Vries’in HBR Türkiye’deki makalesinde ifade ettiği gibi, tüm bu duyguların tamamının bulunması, psikopati ve psikopatların temel davranış ve kişilik özellikleri örüntüsüyle tanımlanan bir kişilik bozukluğudur.

Psikopatlar sadakat ve empati gibi duygulardan yoksun olsalar da üstün taklit ve analiz yetenekleri ile bu duygulara sahip kişilerden daha fazla bu duyguya sahiplermiş izlenimi verebilirler.

Yanına çok yaklaşmadığımızda karşıdan son derece sadık, vicdanlı ve hatta sempatik davranışlarına tanık oluruz. Oysa psikopatlar belirledikleri hedefe ulaşma yolunda ustalaştıkları taklit yeteneğini ortaya sermektedirler.

Şiddeti arzulamaları, empati yoksunluğu, sadakatsizlikleri, bencillikleri ve suçluluk hissetmemeleri bakımından psikopatların kuralları çiğneme potansiyelleri yüksektir. Ancak bu durum, her zaman başlarının otorite ya da kanun koyucular ile derde gireceği anlamına gelmez. Aksine birçok psikopat oldukça kabul edilebilir, dışarıdan normal görünen hayatlar sürebilirler. İş hayatındaki psikopatlar fiziki şiddet göstermekten ziyade psikolojik, ekonomik ve duygusal yaralar açarak neredeyse suç sınırlarında dolaşırlarToplumun büyük bir bölümü suç denildiğinde cinayet, hırsızlık gibi suçları düşünse de beyaz yaka suçlarını aklına dahi getirmez. Mavi yaka suçlarında ceset ortadayken kovuşturma gelir. Beyaz yaka ve yeni dünyada altın yaka suçlarındaysa cesetler kovuşturmadan çok sonra ortaya çıkarlar. Çoğu zaman bu cesetler ceset olduğunun farkına bile varamayabilirler. Batı toplumlarında adalet mekanizması, suçu adi ya da beyaz yakalı olmasına bakmaksızın ele alırken, bizim yasalarımız bir finansal kuruluşun içini boşaltanları, kamu kuruluşlarından veya özel şirketlerden kendine menfaat sağlayanları ya da yılların emeğiyle vücut bulabilmiş onlarca yıllık markaları ve şirketleri yıkıma götüren liderleri sanık kürsüne oturtma konusunda henüz emekleme aşamasındadır.

Psikopatlar, içgörüden yoksun olmakla birlikte yaptıkları davranışların etkisini umursamazlar. Muhataplarının bu davranışlar karşısındaki duygularını anlasalar da önemsemezler. Bununla birlikte psikopatlar, manipülasyon konusunda son derece yeteneklidirler.  Hileli yönlendirme yetenekleri sayesinde sahte dünyalarına ekiplerini tutkuyla bağlamayı bilirler. Bencil tavırlar gösteren, sadece kendi hedeflerine tutku ile bağlı olan; aşk, sevgi ve cinsel ilişkilerinde ise yüzeysel olan insanlardır. Tüm bunların yanında çekici, eğlenceli, rahat tavırları sebebiyle yaratıcı ve zeki oldukları algısını oluşturmaktadırlar.

Çoğumuzun ara sıra sorumsuz davrandığımızı hissettiğimiz zamanlar olur. Sorumsuz  davranışlarımız sonrasında çoğu zaman hata yaptığımızı anlar ve vicdan azabı çeker, cezasını çekme ya da af dileme yoluna gideriz. Ancak bizim zaman zaman başımıza gelen bu durum, psikopatlar için kişilik özelliklerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Yalnızca bir alanda sorumsuz davranmak bizi psikopat yapmaz. Psikopatlar, sorumsuzluklarını hayatlarının her alanında ortaya koyarlar. Sorumsuzlukları başkalarına zarar verecek noktaya gelir. Bu, kimi zaman bir başkasının kariyerini kimi zaman ise hayatını hiçe saymak olabilir. Kountouras, “Is There Any Association Between Psychopathy and Leadership in Business Settings?” adlı doktora tezinde dört sistematik araştırmayı derleyerek psikopati ve liderliğin iş hayatındaki ilişkisini belirlemiş ve psikopatik özelliklere sahip üst düzey yöneticilerin, teşhis almış psikopatlardan daha yüksek sonuç aldığını ortaya koymuştur.

Psikopatlar, tüm bu özelliklerine rağmen şirketler tarafından kolaylıkla belirlenememekte, hatta bazen önlerine kırmızı halılar serilmektedir. Psikopatların en büyük özelliği olmayanı oldurmalarında, yani olamayacağını düşündüğünüz bir durumu çevresine hayal ettirme becerilerinde gizlidir.

Muazzam manipülasyon ve ikna yetenekleri insanlara sahip olduklarının çok ötesinde bir dünyayı görmelerini sağlar. Bu kişilerden daha zeki ve yetenekli insanların bu kişilerin yanına sığınmacı olarak girmeyi arzulamaları psikopatiye sahip kişilerin bahsettiğimiz özellikleri ile açıklanabilir. İyi gözlem yapmaları, çekicilikleri, gerçekte samimiyetsiz yaklaşımları, benmerkezci ve diktatörce duruşları ile göz kamaştıran psikopatlar tam bir çekim merkezi olurlar. Bu göz kamaştırma öyle büyüktür ki gördüğünüz andan itibaren parlayan bir yıldızla karşı karşıya olduğunuzu hisseder; çevreye yaydığı aydınlığın sebebini zerre düşünmezsiniz.

Makyaj Temizleyici Kullanamazlar

Psikopatlar, makyajları ile yalnızca gerçeği gizlemez, asıl ajandalarının aksini benimsiyor izlenimi vermeye çalışırlar ve genelde başarırlar. Abartılı makyajları sayesinde hem gerçek kimliklerini gizleyebilir hem de ilgi odağı hâline gelebilirler. Makyajın altındaki yüz ve görünen yüz arasındaki uçurum öylesine derindir ki her daim rol yapma ihtiyacı duyarlar. Bu yüzden bir psikopat gerçek yüzünü göstermeme çabasından dolayı asla makyaj temizleyici kullanmaz, kendini açık etmez. Bu çaba ve saklambaç nedeniyle gerçekte sürekli ezilmektedirler. Kendiyle barışık, tüm çıplaklığıyla kendi olabilen insanların yanında hissettiğimiz huzurlu zamanların tadına asla varamazlar.

Eylemlerinin sonuçlarının son derece farkındadırlar. Birçoğunun toplum tarafından onaylanmayacağını gayet iyi bildikleri için davranışlarını ve arkasındaki itici güçleri sürekli saklamak zorundadırlar. Bu iki yüzlü yaşam tarzıyla, gelgitleri ve arkasında bıraktıkları cesetleri umursamazlar. Gösterişli makyajın büyüsüne kapılıp onlarla yolculuğa çıkanlar içinse o çemberden kurtulmak için artık çok geçtir. Makyajları sayesinde taktıkları maske öylesine gerçekçi, öylesine insanidir ki kendinizi onun omzunda ağlarken bulabilirsiniz. O ise sizden sonra katılacağı toplantıda omzundaki ıslaklığı nasıl düzelteceğini düşünür.

1-0 Öndeler!

Muhteşem adaptasyon yetenekleri, ortaya koydukları oyunculuk, en baskılı anda dahi sakin kalma özellikleri ile iş hayatında avantajlı konuma geçmeleri işten bile değildir. Özellikle rekabetin ön plana çıkarıldığı, cironun kutsandığı organizasyon yapılarında; güç istekleri, iddialı ve inatçı özellikleri ile yönetim kademelerine çok hızlı yükselirler. Yeni konumlarda ve beklenmedik olaylarda aldıkları radikal kararlar ve bu olaylara karşı adaptasyon yetenekleri öylesine gelişmiştir ki çıplak kaldıklarında, yani makyajları bir şekilde aktığında gizlenmek ve olayların dışına çıkmak için yeni yollar bulur, en büyük silahları olan yalana başvururlar. Diğer taraftan bu özellikleri takdire şayandır. Güçlü yöneticilik pozisyonlarını herkesten fazla isterler. Başvurdukları etik dışı yollar, hedeflerine ulaşma yolunda yalnızca oyunu kendi kurallarına göre oynamaktan ibarettir. Gerektiğinde başkalarının üzerine basmakta tereddüt etmezler. O yüzden adi suçlarda önce ceset ortaya çıkmasına rağmen, beyaz yaka suçlarda cesetler sis perdesi aralanıp toz duman kalktıktan sonra ortaya çıkar. Onları tematik kanallarda beş yıl sonra belgesellerden takip ederiz.

Bizim için Risk Olan Onlar için Rutindir!

Sıradan insanların almaya cesaret edemediği her türlü riski en ufak bir tereddüt duymadan alırlar. Bu avantajlı durumları ile standart olanın çok ötesinde bir farkındalık ve albeni yaratmaktadırlar. Parıldayan bu özellikleri ile başarı ve kariyer kapıları önlerinde birer birer açılır. Özellikle yıpratıcı iş ortamlarında ve rekabetin kıyasıya yaşandığı sektörlerde kendilerini ortaya atarak güçlü̈ pozisyonlara ulaşmak için geri kalanlardan kolayca ayrışırlar.

İş hayatında bu insanlar, kazandıkları serveti nasıl yöneteceklerine dair hayaller kuruyor, yahut nasıl kaybettiklerine dair hayıflanmaları için (henüz çoğu Batı toplumlarında olmak üzere) yeteri kadar zamanı kapalı cezaevlerinde geçiriyorlar.

Hep Daha Fazlası!

İnsanları etkileme gücü ile yönlendirme şansını kimselere kaptırmayan psikopat, çevresinden her zaman daha fazlasını isteyecektir. “Bana bu kadarı yeter” cümlesini aklından geçirip duran bir psikopat ile karşılaşmamız olası değildir. İster hapishanede olsun ister iş hayatında; bir psikopat hiçbir zaman nerede duracağını bilmez.

Ön planda ekip ruhunu ve takımı öncelediği izlenimi veren psikopat gerçekte takımın diğer elemanlarını sadece kendi kariyer ve performans çıkarları için kullanmaktadır. Psikopatlar, takım oyununda sadece tek kişilik bir gösteri sergilemek için vardırlar. Ekiplerini oluştururken kolayca ekarte edebilecekleri ve söz geçirebilecekleri profilleri kendilerine takım üyesi olarak seçerler.  Yanlarındaki tecrübeli kişiler ise her zaman verilenle yetinmiş, hiçbir zaman daha fazlasını talep etmemiş kişilerdir. Freud’un söylemiyle; ancak kendilerinden feragat etmiş insanlar onların yanında bulunabilir. Ancak psikopat kendisine rekabet edecek birini aradığında; yenmekten keyif alacağı güçlü bir karakter, tüzel bir kişilik veya bir kamu otoritesi arar. Kendi benliğini kendi elleri ile teslim etmiş bir kişinin onda hiçbir önemi yoktur. Çünkü psikopatlar yaşamlarında da iş hayatında da yüksek rekabet coşkusuyla ayakta kalır ve var olurlar.

Narsisizmle kol kola yürüyen tarafı yüzünden kendilerini ön plana çıkarmak için astlarını kötülerler. Bu her zaman böyledir. Beceriksiz astlar her zaman liderler sayesinde yaşam şansı bulurlar. Lideri onu korur, kollar. Lider olmasa ekibindeki kişiler birer hiçtir. Düzeltir, doğru yolu gösterir ve ekibini korur. Kendileri gelip durumu düzeltene kadar işlerin ne kadar kötü yapılmış olduğunu çevrelerine sürekli anlatırlar. Prim; kendisi dışında kimseye yansımaz. Bu özelliklerin hepsi başarılı ve uzun vadeli bir takım kurma önünde engeldir.

Psikopatlar, iş ile ilgili önemli bilgilerin tamamını paylaşmazlar. Başkalarıyla paylaşmama eğilimlerinin arkasında yatan ana neden; başkalarının başarısızlığının, kendilerinin ön plana çıkmasına yol açmasıdır. Sahip olduklarına inandıkları üstün zekâlarını, benlik algılarındaki inanılmaz şişme (grandiyozite) ile bağlantılı olarak kimsenin anlamayacağına dair katı bir inanç geliştirmişlerdir.

Birçoğumuzun yalan ile ilişkisi şöyle gelişir. Yalan söyleme durumunda kaldığımızda yaşayacağımız psikolojik, fiziksel ya da ahlaki tartışmaları aklımızda canlandırırız. Bunların yaratacağı olumsuz durumdan kaçındığımız için yalan söyleme davranışını tercih etmeyiz. Oysa ki psikopat birey bazen sırf eğlenmek için bile yalan söyler. Patolojik yalan söyleme, psikopatinin ana belirtilerinden biridir. Hedeflerine giden yolda yalanları üzerine çalışılmış organize aksiyonlar zincirleri oluşturarak sıralarlar. Bu organize yalanlar silsilesi öylesine iç içe geçmiş ve ilmek ilmek örülmüştür ki konunun sahibi bile kendi bildiğinden şüphe edip yeni bilgiye kucak açabilir. Psikopatlar ise bu yalan silsilesi sırasında eğlenir ve haz duyarlar. Psikopatların uzmanlaştığı diğer bir konu ise her zaman ceplerinde bir günah keçisi barındırmalarıdır. Her zaman çevrelerinde suçlayacak birini bulur ve kendine yönlenebilecek eleştiri oklarını bertaraf etmeyi becerirler.

Özgüvenli duruşu ve manipülasyon yeteneği ile muhteşem bir sahne şovu ortaya koyarak sıkıntılı durumların üstesinden gelirler. Psikopatlar, tepkilerinde genellikle dürtüsel olurlar. Çıkarlarına ters bir durum ile karşılaştıklarında bir an bile sakin kalamaz ve kendilerini güçlü konuma çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar. Kendi çıkarlarına ters düşmediği sürece ekipleri içinde yapılan şiddet gösterilerini bile görmezden gelebilirler. Ancak kendilerinin bu konuyu çözmelerinden bir kazanımları varsa ortaya bir çözüm koyup göz boyamak için sahne alırlar.

Çalışanlar, çoğu zaman bir psikopatın kendilerini sevip sevmediğini anlamakta zorlanırlar. Psikopat için her sevgi gösterisinin bir kazanımı, her saldırgan tavrın bir nedeni vardır. Her davranışları kendi amaçlarına ulaşma yolunda atılan bir adımdır ve birbirleriyle bağlantılıdır.

Tüm bu gelişmiş özellikleri, aldıkları riskler, performans odaklı yaklaşımları ile kısa/orta vadede kurumların ismini yıldızların altına yazdırmada ortalamanın çok üzerinde başarı sergilerler. Kurumlar için performansın zirve yaptığı anlar ise bu ışıltılı gösteri zamanıdır. Ancak bu durumun gelip geçici olmaması ve sürdürülebilir olması için en önemli görev karar alıcıların psikopatların taleplerini ne kadar sınırsız bırakacağıdır. Karar alıcılar psikopat kişinin musluk ayarını yapabildiği sürece performans almaya devam ederler. Tek akıllarından çıkarmayacakları, musluk her serbest bırakıldığında psikopatın kurumun DNA’sına zarar verdiği gerçeğidir. Çünkü psikopatların düşmanca tavır sergiledikleri iki özellik vardır. Bu özelliklerin kendisinde ya da bir başkasında olmasına dayanamazlar. Birincisi liyakat, ikincisi ise sadakat. Aman dikkat!